Düne ait ne varsa dünde kaldı cancağızım. Bugün yeni şeyler söylemek lazım. ?

Bengu

New member
**Düne Ait Ne Varsa Dünde Kaldı: Bugün Yeni Şeyler Söylemek Lazım?**

*Herkesin hayatında, geçmişe dair anılar, hatalar, zaferler ve kayıplar vardır. Ancak bir noktada, dünün yükünden kurtulmak ve bugüne odaklanmak gerekir. Bu düşünce, hem kişisel gelişim hem de toplumsal değişim açısından büyük bir öneme sahiptir. “Düne ait ne varsa dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım” sözü, insanın sürekli olarak gelişmesi gerektiğine dair güçlü bir mesaj verir. Peki, bu mesajı nasıl anlamalıyız? Erkekler ve kadınlar, bu tür ifadeye nasıl yaklaşır? Hadi bunu daha derinlemesine inceleyelim…*

**Erkeklerin Objektif ve Veri Odaklı Yaklaşımı: Geçmişi Geride Bırakmak**

Erkekler, genellikle olaylara daha objektif bir şekilde yaklaşma eğilimindedir. Geçmişteki başarısızlıklar ve zaferler, birer veri noktası olarak görülür. Bu nedenle, dünün geride kalması gerektiği fikri, erkekler için daha analitik bir temele dayalı olabilir. “Düne ait ne varsa dünde kaldı” düşüncesi, geçmişteki hataların veya başarıların, bugünkü hedefleri ve stratejileri etkilememesi gerektiğini savunur.

Erkekler, genellikle geleceğe yönelik stratejiler geliştirmeyi tercih ederler. Dünü sorgulamak yerine, onu bir öğrenme deneyimi olarak kabul eder ve bundan sonra yapacakları işlere odaklanırlar. Bu yaklaşım, iş dünyasında veya kişisel hedeflerde oldukça etkili olabilir. Örneğin, bir erkek bir iş başarısızlığı yaşadıysa, bunu bir veri olarak alıp, hatalardan ders çıkararak sonraki işine odaklanabilir.

Ancak, bu bakış açısının da zorlukları vardır. Geçmişin etkilerini tam olarak göz ardı etmek, duygusal bağları zayıflatabilir. Bu da bazen kişi üzerinde uzun vadede olumsuz etkilere yol açabilir. Erkekler, sadece çözüm odaklı düşünmeye eğilimli oldukları için, bazen duygusal yönlerini ihmal edebilirler.

**Kadınların Duygusal ve Toplumsal Etkilere Odaklanan Yaklaşımı: Geçmişin İzlerini Silmek Kolay Mı?**

Kadınlar ise genellikle geçmişe daha duygusal bir açıdan yaklaşma eğilimindedir. Geçmişteki deneyimler, sadece öğrenilen derslerden ibaret olmayabilir; aynı zamanda toplumsal bağlamda şekillenen bir kimlik duygusu da oluşturur. “Düne ait ne varsa dünde kaldı” sözü, kadınlar için sadece bir kişisel gelişim aracı değil, toplumsal normlar ve geçmişin toplumda yarattığı etkilerden sıyrılma anlamına da gelebilir.

Kadınlar, toplumsal roller ve beklentilerle şekillenen geçmişlerinin izlerini taşır. Toplumun, onların başarısızlıklarını, hatalarını veya toplumdan dışlanmışlıklarını nasıl değerlendirdiği, kadınların geçmişle olan ilişkisini doğrudan etkiler. Bu yüzden, bir kadın için “düne ait ne varsa dünde kaldı” demek, bazen yalnızca kişisel değil, aynı zamanda toplumsal bir kırılma noktasıdır. Bu ifade, toplumun kendisine yüklediği geçmişten ve etiketlerden sıyrılma anlamına gelebilir.

Ancak, geçmişi geride bırakmanın o kadar da kolay olmadığını söylemek de gerekir. Kadınlar, geçmişi, genellikle duygusal bir bağ kurdukları olaylar ve insanlar üzerinden tanımlar. Bu da geçmişin etkilerinin bir süre devam etmesine yol açar. Örneğin, geçmişte yaşanmış bir travmanın etkisi, her ne kadar yeni bir bakış açısı geliştirilse de, kadının hayatını zorlayabilir. Kadınlar için geçmiş, çoğu zaman sadece bireysel değil, kolektif bir tecrübedir. Yani, bir kadının geçmişiyle barışması, toplumsal normlara karşı bir duruş sergilemesini gerektirebilir.

**Erkek ve Kadın Bakış Açıları Arasındaki Çatışma: Çözüm ya da Derinlemesine Bir Anlam?**

Bu iki farklı bakış açısının karşılaştırılması, bazı ilginç soruları gündeme getiriyor. Erkeklerin geçmişi geride bırakma yaklaşımı, genellikle çözüm odaklı ve veri odaklı bir yaklaşımı yüceltirken, kadınların yaklaşımı daha çok duygusal derinlik ve toplumsal bağlamda şekillenen bir bakış açısını vurgular.

Bu bağlamda şu soruları sormak faydalı olabilir:

* Erkekler, geçmişi geride bırakma konusunda daha verimli bir yol izliyor olabilir mi, yoksa duygusal bağları yok saymak uzun vadede olumsuz sonuçlar doğurur mu?

* Kadınlar, toplumsal etkilere karşı geçmişle yüzleşmeye çalışırken, duygusal anlamda bir özgürleşme sağlamak adına geçmişi geride bırakabilirler mi?

* Geçmişi geride bırakmak, kişisel bir karar mı olmalı, yoksa toplumsal normlar ve değerler bu kararı etkiler mi?

Erkeklerin çözüm odaklı bakış açıları, her ne kadar hızlı ve pratik sonuçlar doğursa da, duygusal derinlikten ve toplumsal etkilerden yoksun olabilir. Kadınların ise duygusal bağlarla ve toplumsal rollerle şekillenen geçmişi geride bırakma süreci daha karmaşık ve bazen daha uzun vadeli bir yolculuk olabilir. Bu iki farklı bakış açısı, aslında toplumun genel yapısına ve bireylerin kişisel gelişim süreçlerine nasıl etki ettiğini de sorgulatır.

**Siz Ne Düşünüyorsunuz?**

Düne ait ne varsa dünde kaldı mı? Geçmişin etkilerinden sıyrılmak, her birey için ne kadar mümkün? Erkeklerin çözüm odaklı bakış açıları, toplumsal olarak kadınların duygusal ve geçmişle ilişkili bakış açılarıyla nasıl şekilleniyor? Sizce hangisi daha sağlıklı bir yaklaşım? Bu sorular üzerinden tartışmak, hepimiz için öğretici olabilir. Fikirlerinizi ve deneyimlerinizi bizimle paylaşın!